Redstocking Manifesto-KızılÇoraplar Manifestosu

1969’da kurulan Kızılçoraplar, kısa ömürlü radikal feminist bir örgüttü. Kızılçoraplar adı, onsekizinci ve ondokuzuncu yüzyılda eğitimli kadınlar için kullanılan pejoratfk bir sözcük olan “maviçoraplar” ile, radikal ve sosyalist köklere sahip gruplar için kullanılan kızıl sözcüğünü birleştirir.
I-Bireysel ve başlangıç düzeyindeki siyasi mücadele yüzyıllarından sonra, kadınlar erkek egemenliğinden nihai kurtuluşlarını elde etmek için birleşiyorlar. Kızılçoraplar, bu birliği inşa etmeye ve özgürlüğümüzü kazanmaya adanmıştır.
II-Kadınlar, ezilen [oppressed] bir sınıftır. Bizim ezilmişliğimiz bütüncüldür, hayatlarımızın her yönünü etkiler. Bizler, cinsel objeler, besleyiciler, ev içi hizmetçiler ve ucuz emek olarak sömürülüyoruz. Bizler tek amaçları erkeklerin hayatlarını iyileştirmek olan aşağı varlıklar olarak düşünülüyoruz. Bizim insanlığımız inkar edilmiştir. Bizim önceden belirlen davranışımız, fiziksel şiddet tehdidiyle zorla yaptırılmıştır. Çünkü biz, bizi ezenlerle, birbirimizden izole edilmiş biçimde öylesine samimi yaşadık ki, kişisel olarak gördüğümüz zararı siyasi bir durum olarak görmemiz engellendi. Bu, bir kadının erkeğiyle ilişkisinin iki ayrı kişilik arasındaki etkileşim meselesi olduğu ve bunun bireysel olarak çözülebileceği yanılsamasını yaratır.Gerçekte, her bu tip ilişki bir sınıf ilişkisidir, bireyler olarak erkekler ve kadınlar arasındaki çelişkiler siyasi çelişkilerdir ve yalnızca kolektif olarak çözülebilirler.
III- Ezilmemizin aktörlerini erkekler olarak tanımlıyoruz. Erkek egemenliği, en eski, en temel tahakküm biçimidir. Sömürü ve baskının diğer bütünm biçimleri (ırkçılık, kapitalizm, emperyalizm, vb) erkek egemenliğinin türevleridir: erkekler kadınları tahakküm altına alır, bir kaç erkek geri kalanı baskı altında tutar. Tarih boyunca bütün iktidar yapıları erkek-egemen ve eril kökenli olmuştur. Erkekler bütün siyasi, ekonomik ve kültürel kurumları kontrol etmişler ve bu kontrolü fiziki güçle desteklemişlerdir. İktidarlarını kadınları aşağı bir konumda tutmak için kullanmışlardır. Bütün erkekler, erkek egemenliğinden ekonomik, cinsel ve psikolojik fayda sağlarlar. Bütün erkekler kadınları ezmiştir.
IV- Sorumluluğu erkeklerden alıp kurumlara ve kadınların kendisine yüklemek için çalışmalar yapılmıştır. Bu argümanların bahane olduğunu açığa vuruyoruz. Kurumlar tek başına kadınları ezmez; kurumlar sadece ezenlerin araçlarıdır. Kurumları suçlamak, erkekler ve kadınların eşit derecede haksızlığa uğradığı anlamına gelir, erkeklerin kadınların bastırılmışlığından faydalandıkları gerçeğini gizler ve erkeklere onların ezenler olmaya zorlandıkları bahanesini sağlar. Aksine, her erkek, başka bir erkek tarafından kendisine kadın gibi davranılmasını istemek kaydıyla bu üstün konumundan vazgeçmekte özgürdür. Bizler ayrıca kadınların kendi ezilmişliklerine rıza gösterdiklerini veya bundan sorumlu olduklarını da reddediyoruz. Kadınların boyun eğişi beyin yıkamanın, aptallığın ya da akıl hastalığının değil, erkeklerin sürekli ve hergün uyguladıkları baskının sonucudur. Biz kadınlar kendimizi değiştirmeye ihtiyaç duymuyoruz, erkekleri değiştirmeye ihtiyaç duyuyoruz. Bütün bunların arasında en iftiracı bahane kadınların erkekleri ezebileceğidir. Bu aldatmacanın temeli, bireysel ilişkilerin siyasi bağlamlarından koparılmış olması ve erkeklerin kendi ayrıcalıklarına yönelik her meşru karşı çıkışı zulüm olarak görme eğilimleridir.
V-Biz kişisel deneyimimizi ve bu deneyime dair duygularımızı ortak durumumuzun analizi için temel olarak alıyoruz. Var olan ideolojilere güvenemeyiz çünkü onların hepsi erkeği üstün tutan kültürün ürünü. Her genellemeyi sorguluyoruz ve deneyimizce doğrulanmayan hiçbirini kabul etmiyoruz. Şu anda bizim birinci görevimiz, deneyim paylaşarak ve bütün kurumlarımızın cinsiyetçi altyapısını açığa vurarak kadın sınıf bilincini geliştirmektir. Bilinç-yükseltme, bireysel çözümlerin var olduğu anlamına gelen ve yanlış bir biçimde erkek-kadın ilişkisinin bütünüyle kişisel olduğunu varsayan, “terapi” değil onun aracılığıyla özgürlük programımızın yaşamlarımızın somut gerçeğine dayandığını garantileyebildiğimiz biricik yöntemdir. Sınıf bilincini yükseltmenin birinci koşulu, özelde ve kamusalda, kendimize ve diğer kadınlara karşı dürüst olmaktır.
VI. Biz kendimizi bütün kadınlarla özdeşleştiriyoruz. En önemli çıkarımızı, en yoksul, en çok zalimce sömürülen kadınınki olarak tanımlıyoruz. Bizi diğer kadınlardan ayıran ekonomik, ırksal, eğitimsal ya da statüye bağlı bütün ayrıcalıkları reddediyoruz. Diğer kadınlara yükleyeceğimiz her türlü ön yargıyı fark etmeye ve yok etmeye kararlıyız. İçsel demokrasiye ulaşmaya kendimizi adamış durumdayız. Hareketimize katılan her kadının katılım için eşit şansa sahip olmasını, sorumluluk almasını ve kendi siyasi potansiyelini geliştirmesini sağlamak için ne gerekiyorsa yapacağız.
VII- Bütün kızkardeşlerimizi mücadelede bizimle birleşmeye çağırıyoruz. Bütün erkekleri, erkeklik ayrıcalıklarından vazgeçmeye ve insanlığın ve kendilerinin yararına kadınların özgürlük hareketini desteklemeye çağırıyoruz. Özgürlük mücadelesinde, biz daima kadınları ezenlere karşı kadınların tarafında olacağız. Neyin “devrimci” neyin “reformist” olduğunu değil yalnızca kadınlar için neyin iyi olduğunu soracağız. Bireysel çekişmelerin zamanı geçti. Bu kez hepimiz beraber yürüdüğümüz yolumuzda gidiyoruz. 7 Temmuz 1969

2 yorum:

jakoben dedi ki...

ilginç

Unknown dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.